Okudum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okudum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kitap Alışverişi - 2019/1

Merhaba...

Blogda ara sıra okuduğum kitaplara yer vermeyi seviyorum. Kitap yorumlamak bana çok zorlayıcı geldiği için bu, sıkça yaptığım bir şey değil ancak, bazen okuduğum bir kitaptan bahsetmem gerektiğini düşünüp yazıyorum. Bugün, İdefix'den yaptığım bir kitap alışverişini anlatacağım; belki okumayı sevenler için de bir kaç kitap alternatifi paylaşmış olurum. 

idefix

Yaklaşık bir ay evvel idefix.com da çok kısa süreli bir indirim oldu. Bir çok kitapta %50 indirim olduğunu ve süresinin bitmesine de 2 saat kaldığını Sevgili Ayşegül'den öğrenince, soluğu sitede aldım. Ayşegül sağ olsun, bana bir de indirim kodu bulabileceğim picodi.com u söyledi, böylece %50 indirimin üzerine bir de ek olarak 15 TL indirim kaptım ve bu yazıda göreceğiniz tüm kitapları 85 TL'ye satın aldım. Kendisine buradan da çok teşekkür ediyorum. 

idefix alışveriş

2018, benim için çok verimsiz ve mutsuz bir yıl oldu. Her senekinden az kitap okuduğum, az tiyatroya, sinemaya, sergiye ve konsere gittiğim, daha az sosyalleştiğim ve kendime az yatırım yaptığım bir yıldı. İş yerimde çok mutsuz olmam ve kendimi çok değersiz hissettirilmem yüzünden, tüm yaşam kalitem düştü. Gerçekten çalıştığımız ortam çok önemliymiş, bunu net bir şekilde anladım ve 2019'un böyle olmayacağına dair kendime bir söz verdim. Bu arada, taşındık ve ben işten ayrıldım. Şu an iş arama sürecinde olsam da, hayatım geçtiğimiz yıla göre çok daha huzurlu ve verimli akıyor. 
Geçen seneden alıp okumadığım çok fazla kitap olduğu için, yeni kitaplar satın almamaya çalışıyorum ama zaten sepetimde olan ve indirim beklediğim bir kaç kitabı "okunacaklar rafı"ma eklediğim için de memnunum. 

İdefix alışveriş


Ölüler Diyarı, Jean-Christophe Grange : Yazarın yeni kitabı raflarda yerini alınca, kütüphaneme eklememem olmazdı. Grange okumayı gerçekten seviyorum ve polisiye sevenlere de öneririm. Bu kitabı o kadar merak ediyorum ki, sanırım okuma listemde öne alacağım. 

Bir Sırrım Var, Tess Gerritsen : Uzun süredir Rizzoli&Isles serisinin kitaplarını biriktiriyorum. Önce kitap serisini okuyup sonra diziyi izlemeye niyetliyim. Bir Sırrım Var, 12 kitaplık serinin sonuncusuydu, stoklara girdiğini görünce hemen satın aldım. Yazar sanırım 13. kitabı da çıkardı, emin değilim. 

İdefix kitap

Neandertal, Dimitra Papagianni&Michael A. Morse : Amerikan Arkeoloji Cemiyeti kitap ödülünü alan bu eser, Neandertal insanlarını anlatıyor. Ben bu batağa Sapiens ile birlikte saplandım. Yuval Noah Harari sağ olsun, bu tarz kitaplar görünce dayanamıyorum. 

Büyük Sorulara Kısa Yanıtlar, Stephen Hawking : Şu anda Büyük Tasarım kitabını okuduğum canım ciğerim Hawking'in ünlü kitaplarından biri... Biraz bilimle ve fizikle ilgili olan herkesin rahatça okuyabileceği kitaplar bunlar, şiddetle tavsiye ederim. 


Hayri Potur Harry Potter'a Karşı, Muzaffer İzgü : Zeynuş'un uyuyakalarak beni trollemesi sonucu aldığım bu kitap nasıl çıkacak, merak ediyorum. Kendisi bana Barry Trotter'ı tavsiye etmiş ama ben bir türlü hatırlayamadım, kısmetime Hayri Potur düştü. Muzaffer İzgü kötü yazmaz diyorum. Bakalım... 

Buz Ejderhası, George R.R. Martin : Şu anda Taht Oyunları serisini okuduğum için, aslında gözüm Buz ve Ateşin Dünyası'ndaydı ama o %50 indirime dahil değildi. Ben de, filminin de çekileceği haberi gelen Buz Ejderhası'nı sepete attım. Bir yazarın tüm kitaplarını okumayı ve seri kitaplar okumayı seviyorum. 

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Stefan Zweig : Yazarla geç tanışanlardanım ama her kitap alışverişime bir eserini ekliyorum. Fiyatları da çok uygun olduğu için, bütçeme de dokunmuyor. Okuduğum iki kitabı çok beğenmiştim, bunu da seveceğimi düşünüyorum. Zweig eserlerinin en güzel tarafı da, başlıyorsunuz ve bitiyor. 

idefix kitap

Umarım bu sene, hedeflediğim kadar okuyabilir ve bloga da daha çok kitap yorumu yazabilirim. Şu ara, haftada bir kitap bitirerek bayaca iyi gidiyorum. 
Sizin satın aldıklarım içerisinde okuduklarınız ya da merak ettikleriniz varsa, bana yazarsanız sevinirim. Kitap önerilerinizi de beklerim. 

Sevgilerimle... 

Jean-Christophe Grange - Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Merhaba...

Uzun zamandır kitap yorumu yazmıyordum. İnstagram hikayelerimde Jean-Christophe Grange'in Lontano ve Kongo'ya Ağıt kitaplarını gösterdiğimde bir takipçim mesaj ile kitapları bitirdiğimde yorumlamamı istedi. Bu yazıyı yazma sebebim de kendisidir. 

Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Jean-Christophe Grange, 1961 doğumlu Fransız bir yazar... Gazetecilik kariyerini bırakıp polisiye romalar yazmaya başlayan yazar, kısa sürede çok okunan kitaplara imza attı. Ben, dilimize çevrilen tüm kitaplarını okumuş birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, polisiye sevenler için okunması kolay, akıcı ve ilgi çekici bir üsluba sahip... Yazarın romanlarının bir kısmı sinemaya da uyarlandı. 

Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Lontano, birbirini takip eden iki kitaplık serinin ilki... Cinayetleri çözecek ve katili yakalayacak olan karizmatik polisimiz Erwan Morvan ile bu kitapta tanışıyoruz. Sorunlu bir aileye sahip ve yalnız yaşayan cool polisimiz, eski bir polis olan babasının yönlendirmesiyle Brest yakınlarında Kaerverec isimli bir köyde bulunan askeri bir tesisteki garip ölüm olayını araştırmaya gidiyor. İlk bakışta kaza gibi görünen bu olayın seri cinayetler işleyen bir katilin işi olduğu kısa zaman içerisinde anlaşılıyor. 
Erwan, olayların içine daldıkça ve araştırmalarını derinleştirdikçe cinayetlerin, geçmişte babasının yakaladığı korkunç bir seri katil olan "Çivi Adam" ın cinayetlerinin bire bir kopyası olduğunu fark ediyor. Vücutlarına çiviler çakılarak işkence edilip vahşice öldürülen kurbanlar ile yıllar önce Afrika'da babası Gregoire Morvan'ın karşılaştığı kurbanlar birebir aynı adam tarafından katledilmiş görünüyor. Erwan için ilk başta mesleki bir durum olan olaylar, gerçekler açığa çıktıkça ailevi bir kaos haline geliyor ve ailesinin hiç bilmediği sırları olduğunu fark ediyor. 

Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Kongo'ya Ağıt, gerçek bir devam romanı... Eğer Lontano'yu okumadıysanız bu kitap size hiç bir şey ifade etmeyebilir. Yazar, sanki tek bir romanı çok uzun olduğu için ikiye bölmüş gibi... Çünkü; Lontano'da katil yakalanmış gibi görünse de, roman bitmiyor. Lontano'nun son sayfasında elinizde yarım kalmış bir kitapla kalakalıyorsunuz. Dolayısıyla, romanı bitirmek için Kongo'ya Ağıt'ı da okumanız şart gibi bir şey... 
Kongo'ya Ağıt'ta kahramanımız Erwan Morvan kendisi için kapanmamış bir dava olan "Çivi Adam" ın izlerinin peşinden Afrika'ya gidiyor. Aslında asıl amacı, Lontano'da fark ettiği aile sırlarını açığa kavuşturmak, babasının ve annesinin gizemli geçmişlerini öğrenmek. İç savaşla cehenneme dönen Afrika'da yol yordam bilmeden ilerlemeye ve aklındaki soruların cevaplarını bulmaya çalışıyor. 

Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Her iki kitap hakkında da olay örgüsünden çok fazla bahsedip, romanların heyecanını söndürmek istemiyorum ama benim gibi Afrika'yı seviyorsanız; seri kitap okumak sizin için zor bir durum değilse, polisiyeden hoşlanıyorsanız keyif alacağınız bir serüvene dahil olabilirsiniz. 
Lontano ve Kongo'ya Ağıt sadece birer polisiye roman olmaktan öte; okuyucuyu kötü adamla bile empati yapmaya zorlayan, yaşadığımız çocukluğun bugün olduğumuz kişi üzerinde ne kadar etkisi olduğunu düşünmeye iten romanlar... Cahilliğin, açgözlülüğün, eğitimsizliğin koca bir kıtayı ne hale getirdiğini bize hatırlatan kitaplar... Romanlar boyunca, katilin peşinden koşarken aynı zamanda bir adamın ailesiyle ilişkilerini, bir kıtanın sömürgeleştirilmesini de izliyoruz. Meraklıları için, eski Afrika inançları hakkında araştırma yapmak için de romanlar itici birer güç olabilir

Lontano ve Kongo'ya Ağıt

Her iki roman da yaklaşık 600 sayfa, yazı boyutları bence iyi... Çok büyük ya da çok küçük font kullanılmamış. Kitap kapakları Yombe heykelcikleri fotoğrafları ile dizayn edilmiş. Romanlar Doğan Kitap tarafından gerilim/macera türünde piyasaya çıkarılmışlar.  Lontano, ikinci kitap olan Kongo'ya Ağıt'a göre daha tempolu gidiyor. Yine de, her iki roman da oldukça sürükleyici... 
Jean-Christophe Grange, Lontano ve Kongo'ya Ağıt kitaplarını bir çok kitabevinden bulabilirsiniz. Ben kitaplarımı genellikle internet üzerinden (idefix'den) satın alıyorum, çok daha indirimli oluyor. Bu yolu da tercih edebilirsiniz. 

Sevgilerimle...

Sputnik Sevgilim - Haruki Murakami

Merhaba...

Uzun süredir kitap yorumu yazamıyorum, bu asla kitap okumuyorum demek değil ancak, kitaplar hakkında yazmak genellikle daha zor geliyor. Bugün, çok merak ettiğim bir yazar olan Haruki Murakami'nin okuduğum ilk romanından, Sputnik Sevgilim'den bahsedeceğim. Bu romanı @makeupbyserra Serra'nın tavsiyesiyle satın aldım ve başlangıcı da böyle yaptığıma memnunum. Tavsiye için, kendisine çok teşekkür ediyorum. 

Haruki Murakami

Haruki Murakami, Kobe'li bir yazar, çok sayıda ödüllü romanı var. Japonya'nın en önemli ve popüler yazarlarından biri olam Murakami genellikle sürrealist akımda eserler kaleme alıyor.
Sputnik Sevgilim, Japonya'da başlayan üç kişilik bir aşkın bir Yunan adasında sonlanmasını anlatıyor. Dürüst olmak gerekirse, aşk romanlarını sevmem fakat, bu roman farklı anlatımı ve çizgisiyle kendini keyifle okuttu.
Roman, birinci tekil şahıs ağzından yazılmış. Anlatım dili akıcı, heyecan dolu bir macera romanı olmadığı halde kendini bir çırpıda okutuyor. Bu bakımdan, yazarın dilini gerçekten sevdim.


Haruki Murakami

Sputnik Sevgilim; Sumire, Myu ve romanın yazarı olan Sumire'nin en iyi arkadaşı bir ilkokul öğretmeni arasında dönüyor. Sumire; daha bebekken annesini kaybetmiş, farkında olmasa da bunun hayatındaki boşluğunun izlerini taşıyan bir genç kadın... Okumayı, yazmayı, klasik müziği seviyor. Büyük bir yazar olma hayali peşinde de sürekli yazıyor. En iyi arkadaşıyla arasında, gerçekten güçlü ve içten bir bağ var ama bu aynı zamanda tek taraflı bir aşkı da barındırıyor. Çünkü, öğretmen kahramanımız Sumire'ye aşık! Bu aşkına içten bir dostluktan fazla bir karşılık alamıyor.
Romanda her şey, Sumire'nin Myu ile tanışıp, ona aşık olmasıyla başlıyor. Myu, Sumire'den oldukça büyük bir kadın... İki kadın birlikte çalışıyor olmalarının da etkisiyle, zamanla bir bağ kuruyorlar. Her ikisi de, geçmişte yaşadıkları acı olayları birbirleriyle sarmaya çalışıyorlar. Fakat, Myu ile Sumire'nin aşkı da bir noktada tek taraflı kalıyor. Sumire, Myu'ya aşık oluyor fakat, Myu'dan beklediği karşılığı asla göremiyor. Dolayısıyla romanda, platonik aşk yaşayan üç kişinin ilişkisini ve iç dünyalarını okuyoruz.


Haruki Murakami

Romanı okurken, bebekliğinde annesini yitiren Sumire'nin bilinçsiz olarak annesini Myu'da aradığını düşündüm hep. Myu da, bir noktada Sumire'de kendinden bir şeyler bulmuş olmalı... Burada, bir erkeğin aşık olduğu ama asla birlikte olamadığı kadına karşı, özverili dostluğuna da sık sık şahit oluyoruz. Ve romanda Haruki Murakami'nin sürrealist tarzını da çok baskın şekilde hissedebiliyoruz.
Sputnik Sevgilim, Doğan Kitap'tan satışa çıkmış. Kitabın çevirmeni Ali Volkan Erdemir bence çok başarılı bir işe imza atmış; cümleler akıcı, yazım yanlışları olmayan güzel bir çeviri olmuş. Kitap, 224 sayfa ve kapak tasarımını da çok beğendim. 


Haruki Murakami

Bir çırpıda okuduğum ve oldukça keyif aldığım Sputnik Sevgilim'i Haruki Murakami'yi daha evvel hiç okumadıysanız tavsiye ederim. 


Sevgilerimle...

Atuan Mezarları - Ursula K. Le Guin

Merhaba...

Altı kitaptan oluşan Yerdeniz serisinin, ilk kitabı Yerdeniz Büyücüsü ile ilgili yorumlarımı burada yazmıştım. Bugün, serinin ikinci kitabı Atuan Mezarları'ndan bahsetmek istiyorum. İlk yazımda, romanların yazarı Ursula K. Le Guin'den ve kitaplar hakkındaki genel yorumlarımdan bahsettiğim için, bu yazıda sadece bu kitapla ilgili yorumlarımı bulacaksınız.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Atuan Mezarları'nı okurken ana kahramanımız Çevik Atmaca'ya romanın ortalarına gelmeden rastlamıyoruz. Bu kitapta, Çevik Atmaca yani Ged, hikayeyi sonlandıran bir yan karakter olarak karşımıza çıkıyor. 
Kitap, romanın ana karakteri Tenar'ın ailesi tarafından çok sevilen ve çok mutlu bir çocuk olduğunu öğrenmemizle başlıyor. Daha sonra Tenar'ın Atuan Mezarları'nın büyük rahibesi oluşuna, ailesinden koparılmasına, zamanla onları unutmasına ve aldığı eğitimlere şahit oluyoruz. 
İlk kitapta, Çevik Atmaca'nın istemeden kendine bağladığı "gölge", "İsimsizler" olarak karşımıza çıkıyor ve onun hakkında Atuan Mezarları'nda oldukça fazla şey öğreniyoruz.
Kendilerine "İsimsizler" denilen ve karanlıklarda varlıklarını sürdüren bu yaratıklara hizmet etmek için eğitilen Tenar'dan ismi alınıyor ve küçük kız mezarların büyük rahibesi Arha oluyor.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Tüm roman neredeyse karanlıkta geçiyor, ta ki Çevik Atmaca mezarlara gelene kadar. Çevik Atmaca'nın Atuan Mezarları'na gelme sebebi ise, çok eski bir efsaneye, Erreth-Akbe'nin Halkası'na dayanıyor. Kitapta efsane şöyle bir anlatılsa da, bence hakkında çok ayrıntılı bilgi edinemiyoruz. Benim aklımda hala efsane hakkında sorular var ve ileriki kitaplarda yanıt bulacağını düşünüyorum. 
Beş yaşında mezarlara getirilmiş ve İsimsizler tarafından ele geçirilmiş olan Tenar, Çevik Atmaca'yla karşılaşıyor ve onun sayesinde içindeki iyiliğin yok edilemediğini öğreniyor. Birlikte Erreth-Akbe'nin Halkası'nı tamamlayıp, Atuan Mezarları'ndan kaçıyorlar.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Yerdeniz'in ikinci kitabı Atuan Mezarları'nda İsimsizler hakkında aklımdaki sorular daha da netleşirken, aslında iradesi dışında kimliği elinden alınmış bir kız çocuğunun da özgürlük savaşına tanık oldum. Yazar, ne kadar umutsuz ve kötü koşullarda olursak olalım yine de; seçme şansımız olduğunu, çaresiz olmadığımızı oldukça etkileyici şekilde anlatmış. 

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Atuan Mezarları'nı ilk kitaptan daha hareketli bulduğumu ve çevirinin neredeyse hatasız olduğunu da eklemek isterim. Kitabın çevirmeni Çiğdem Erkal İpek, bence çok iyi bir çalışma yapmış. 

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

"... İşe yaramaz bir kötülüğe bağımlı geçirdiği, boşa harcanmış yıllarına ağladı. Acı acı ağladı, çünkü özgürdü. 
Öğrenmeye başladığı şey, aslında özgürlüğün yüküydü. Özgürlük ağır bir yüktür; ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim zor bir seçim olabilir. Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiç bir zaman varamayabilir."

Sevgilerimle...

Yerdeniz Büyücüsü - Ursula K. Le Guin

Merhaba...

Fantastik kurgu romanlarıyla aram pek iyi değildir. Bununla birlikte, özel basım kitaplara da hiç dayanamam. Metis Yayınları 30. kuruluş yıldönümlerinin anısına Ursula K. Le Guin'in ünlü Yerdeniz serisini tek kitapta toplayınca, bana da bu özel baskıya kütüphanemde yer vermek düştü. 
Ursula Kroeber Le Guin, Kaliforniya'lı bir yazar... 1950'li yıllarda fantastik öyküler ve romanlar yazmaya başlayan yazarın Ulusal Kitap Ödülü, beş kez Hugo ve beş kez Nebula Ödülü, Kafka Ödülü gibi çok sayıda edebiyat ödülü var.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Tolkien'i ayrı tutarsak, neredeyse hiç okumadığım bir tür olan fantastik kurguda okuduğum ilk yazar, Ursula Le Guin... Ünlü Yerdeniz serisinden de övgüyle bahsetmeyen pek kimseyle karşılaşmadığımı da söylemeliyim. Bugün, serinin ilk kitabı olan Yerdeniz Büyücüsü'nü okuma hikayemden ve kitapla ilgili düşüncelerimden bahsedeceğim.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Yerdeniz Büyücüsü, serinin ana kahramanı olan büyük büyücü Çevik Atmaca'nın çocukluğundan ve ilk gençlik yıllarından bahsediyor. Gerçek adı Ged olan ancak, insanların Çevik Atmaca olarak tanıdığı kahramanımız; annesini daha bebekken kaybettiği için, köyün cadısı olan teyzesi tarafından büyütülüyor.
Çocuk 13 yaşını doldurduğunda da, ilk ve gerçek ustası Ogion'la birlikte köyünü terk ediyor ve büyük bir büyücünün çırağı oluyor. Büyücülük yeteneği çok büyük olan Ged, ustası Ogion'un sabır dolu eğitiminden kısa sürede sıkılıp, büyücülük konusundaki yüksek sanatların öğretildiği Roke Adası'na gitmek istiyor. Öykünün ilerleyen kısımlarında, Çevik Atmaca yetişkin bir adam olduğunda, ustası Ogion'dan ayrılmanın pişmanlığını sıkça dile getirecektir.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Roke Adası'nda yetenekleriyle kısa sürede göze çarpan Çevik Atmaca çok çalışıp, kolay öğrenmesiyle öğretmenlerinin takdirini kazanıyor ve hısımlarından daha özel ve ilgili bir eğitime tabi tutuluyor.
Kendisine cahilde güvenen ve ergenliğinin verdiği hırs ve gururla yapmaması gereken bir büyü yapıp, istemeden çok korkunç bir varlığın kendisine musallat olmasına sebep oluyor. Bence, asıl hikaye ve yazarın okuyucusuna iletmek istediği asıl mesaj da burada başlıyor. 

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Çevik Atmaca bu olaydan sonra Roke Adası'ndan ayrılıp, kendisinin peşinden gelen ve onu ele geçirmeye çalışan "gölge"den kaçmaya başlıyor. Ve kaçtıkça, tüm enerjisini ve dikkatini kaçmaya odakladığından gittikçe güçsüzleşiyor. Bu arada, türlü maceralar da yaşıyor ancak, çok uzatmamak ve kopya vermemek adına bunlara değinmiyorum. Sonunda gerçek ustası Ogion; Çevik Atmaca'ya düşmanından kaçmamasını, aksine onun peşinden gitmesini öğütlüyor.
Ustasının öğüdüyle "gölge"nin peşine düşen Çevik Atmaca, kaçmak yerine kovalamaya başladığında; bu sefer yaratığın kendisinden kaçmaya başladığını fark ediyor. Avken avcı oluyor. Bu kovalamaca ve kovalamaca sürerken Ged'in korkularıyla yüzleşmesi sayfalarca maceralar eşliğinde sürüyor. Gölge, Ged'i sürekli aldatarak, ondan uzaklaşmaya çalışıyor.
Gölge'yi dünyanın sonuna kadar takip eden büyücümüz, tahmin edebileceğiniz gibi, sonunda düşmanını buluyor.

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

Yerdeniz Büyücüsü'nü okurken zaman zaman zorlansam da, yazarın kitabın sonunda verdiği mesaj hem çok anlamlı hem de takdire değerdi. Kitabın sonunda Çevik Atmaca'nın kaçtığı, korktuğu ve sonunda kovaladığı en büyük düşmanının aslında onun ölümü (ya da onun gibi bir şey) olduğunu öğreniyoruz. Ve yazar bize diyor ki; en sonunda bir gün, bir şekilde öleceğinizi kabul ederseniz ve bunun bilincine gerçekten kavuşursanız, hiç kimse ve hiç bir güç sizi etkisi altına alamaz, sizi olduğunuz kişiden uzaklaştıramaz ve yolunuzdan döndüremez. Dünya'nın en güçlü insanı, mutlak sonunun gerçeğiyle barışmış olan insandır. En azından, kitabı bitirdiğimde, benim oturup düşündüğüm buydu. 

https://kirmizirujlublog.blogspot.com.tr/

"Söz sessizlikte,
ışık karanlıkta, 
yaşam ölürken;
bomboş gökyüzünde
uçarken parlar atmaca."

Sevgilerimle...

Sesler / Arnaldur Indridason

Merhaba...

Arnaldur Indridason benim Deeptone sayesinde tanıdığım bir yazar... Deep'in kitap tavsiyesini okuyunca, hem yazarı çok merak etmiştim hem de polisiye seven biri olarak kitabın konusu ilgimi çekmişti. Fakat, Deeptone bu yazarı okumaya önce Sesler'den başlamamı tavsiye edince, ilk okuduğum kitabı da bu oldu.


Roman, İzlanda'da geçiyor. Kentin en büyük otelinin kapıcısı Gullli, tam Noel zamanında, otelin en dolu olduğu zamanda öldürülüyor. 
Dedektif Erlendur, ekibiyle birlikte katilin peşine düşüyor. Sanıyorum, okuduğum en sakin dedektif Erlendur'du. Sakin davranan ve keskin bir zekası olan dedektifi, sabrı ve stratejik kararları ile olayı çözerken hayranlıkla okudum. 
Romanın polisiye olmasının yanı sıra, çocuk şarkıcılara ve onların hayatlarına değinmesi de, okurken bende merak uyandırdı. Ergenlik çağına geldiklerinde seslerini kaybeden ve daha küçük yaşta büyük hayal kırıklıkları ve travmalar yaşayan çocukların hikayeleri beni çok etkiledi. 


Arnaldur Indriasson'un bence sakin ama akıcı bir anlatımı var. Romanı okurken, klasik polisiyelerdeki gibi heyecanlanmıyorsunuz. Anlatımında tansiyonu yükseltmeden aynı dedektifi Erlendur gibi sakin ilerlemiş yazar... Diğer kitaplarında da üslubu böyle mi, bilemiyorum ancak ben tarzından hoşlandım.
Yazar, olayları ve kişileri dingince anlatırken, beklenilen şekilde okuyucusunu ters köşeye yatırmayı ve şaşırtmayı da gayet iyi başarmış. 


Ben, bu romanı, yaz tatilimde okudum. Hem çok keyif aldım hem de yeni bir yazarla tanışmış oldum. Şimdi, Deep'in bloğunda yorumladığı Sular Çekildiğinde kitabında sıra... 

"Ey Tanrım, kısacık hayatımda aydınlık ver bana" Sesler / Arnaldur Indridason

Sevgilerimle...